20 Şubat 2025 Perşembe

POZİTİVİZM FANATİZMİ

 

“POZİTİVİZM CANLI BİR ŞEY DOĞURMAYA UYGUN DEĞİLDİR, ANCAK ZARARLI HAŞARATI TEMİZLER”

Albert EİNSTAİN

 

Pozitivizm: Tanımı, İşlevi ve Sınırları

Pozitivizmin Tanımı

Pozitivizm, bilginin yalnızca gözlem, deney ve bilimsel yöntemle elde edilebileceğini savunan bir felsefi akımdır. Bu görüşe göre, metafizik spekülasyonlar, dini dogmalar veya subjektif yorumlar bilimsel bilgi olarak kabul edilemez. Pozitivizm, bilimin, yalnızca doğrudan gözlemlenebilir olgulara dayanması gerektiğini ve ancak bu şekilde güvenilir bilgiye ulaşılabileceğini ileri sürer.

Pozitivizmin kurucusu Auguste Comte, insan düşüncesinin üç aşamadan geçtiğini öne sürmüştür:

  1. Teolojik Aşama: İnsanlar doğa olaylarını tanrılar veya doğaüstü varlıklarla açıklar.

Bu aşama, insan düşüncesinin en ilkel ve en eski şeklidir.

-İnsanlar doğa olaylarını açıklamak için doğaüstü güçlere ve tanrılara başvurur.

-Evrenin, insanın ve doğa olaylarının nasıl oluştuğu sorulduğunda mistik ve dini açıklamalar yapılır.

-Örneğin, yıldırımların Zeus'un gazabı, hastalıkların kötü ruhların işi, güneşin hareketinin bir tanrının arabasıyla taşıması gibi düşünceler yaygındır.

-Animizm, politeizm (çok tanrıcılık) ve monoteizm (tek tanrıcılık) bu aşamanın evrimsel süreçleridir.

* Örnekler:

-Güneş tutulmasını tanrıların öfkesi olarak görmek.

-Yağmur yağmasını bir tanrının isteğine bağlamak.

-Kralların tanrısal bir güç tarafından seçildiğine inanmak.

Bu dönemde bilim yoktur, tamamen dini ve mitolojik inançlar hakimdi.

  1. Metafizik Aşama: Doğa olayları soyut ilkeler ve felsefi kavramlarla açıklanır.

Bu aşamada insanlar artık doğa olaylarını tanrılarla değil, soyut güçler ve doğa yasaları ile açıklamaya başlarlar.

-Tanrısal güçlerin yerine soyut kavramlar, doğa yasaları ve felsefi ilkeler getirilir.

-Ancak bu aşama hâlâ tam anlamıyla bilimsel değildir, çünkü olaylar gözlemsel ve deneysel yöntemle değil, spekülatif düşünceyle açıklanır.

-Doğa yasaları ve evrenin düzeni sorgulanmaya başlanır, ama henüz tam anlamıyla deneysel bir yaklaşım yoktur.

* Örnekler:

-Yerçekimini bir tanrının iradesi yerine, "doğal bir çekim gücü" ile açıklamak.

-Toplumu "evrensel haklar" ve "doğal hukuk" gibi soyut kavramlarla açıklamak.

-Hastalıkları tanrısal cezalar yerine "vücutta dengesizlik" olarak görmek.

Bu dönem, Rönesans, Aydınlanma Çağı ve Descartes, Spinoza gibi filozoflarla zirve yapmıştır.

3.       Pozitif Aşama (Bilimsel Aşama): Bilimsel yöntemle, gözlem ve deney yoluyla kesin bilgiye ulaşılır.

Bu aşama, insan düşüncesinin en ileri seviyeye ulaştığı aşamadır.

-Gözlem, deney ve bilimsel yöntem kullanılarak bilgi edinilir.

-Metafizik ve dini açıklamalar bir kenara bırakılır, bilimsel gerçekler aranır.

-Olgular arasında neden-sonuç ilişkileri kurulmaya başlanır.

* Örnekler:

-Gök gürültüsünün tanrıların gazabı olmadığını, atmosferdeki elektrik boşalması olduğunu anlamak.

-Hastalıkların kötü ruhlar yüzünden değil, mikroplar nedeniyle ortaya çıktığını keşfetmek.

-Toplumların tanrısal kurallarla değil, ekonomik, politik ve bilimsel yasalarla yönetilmesi gerektiğini anlamak.

Bu aşamada bilim, toplumun ilerlemesini sağlayan en önemli araç haline gelir.

Bu bağlamda, pozitivizm yaratıcı bir güç olmaktan çok, var olan bilgi sistemlerini analiz eden, yanlışları ayıklayan ve bilimsel bilginin daha sağlam bir temele oturmasını sağlayan bir filtre görevi görür. Pozitivizm, özellikle spekülatif, dogmatik veya bilim dışı iddiaların ayıklanmasında önemli bir araçtır. Ancak bu yaklaşım tek başına yeterli değildir, çünkü bilgi yalnızca yanlışları temizleyerek değil, aynı zamanda yeni fikirler üreterek ilerler.


Pozitivizm Bir Filtre Gibi İşler

Pozitivizmi bir bahçe metaforuyla ele alırsak:

-Pozitivizm yeni bir ağaç dikmez, yeni bir tohum ekmez.

-Ancak bahçedeki zararlı otları temizleyerek, gereksiz ve yanlış fikirleri ayıklayarak, verimli olanın daha sağlıklı büyümesini sağlar.

-Asıl yaratıcı unsur ise bilimsel merak, ilişkisel düşünce ve felsefi sorgulamadır.

Ancak burada bir denge sorunu ortaya çıkar:

-Eğer yalnızca temizlemeye odaklanırsak, yani pozitivizmin aşırı katı bir versiyonunu benimsersek, bilginin genişlemesini ve yeni fikirlerin doğmasını engelleyebiliriz.

-Yıkıcı pozitivizm, yaratıcı düşünceyi dışlayarak yalnızca mevcut bilgiyi filtrelemeye çalışır ve bu da bilimsel gelişimi sekteye uğratabilir.


Pozitivizmin Katı Yorumu ve Bilimin Gelişimine Engelleri

Pozitivizmin katı hali, bazı bilimsel gelişmelere dahi gereksiz kısıtlamalar getirebilir.

Bunun en iyi örneklerinden biri kuantum mekaniğinin ilk keşif dönemleridir:

-20. yüzyılın başlarında, kuantum mekaniği yeni yeni gelişirken, bazı katı pozitivistler bu teorinin yalnızca matematiksel bir hesaplama aracı olduğunu, gerçekte hiçbir fiziksel anlam taşımadığını öne sürmüşlerdi.

-Örneğin, Ernst Mach gibi bazı pozitivistler, atomların bile gerçekten var olup olmadığını sorguluyordu. Onlara göre, bilim yalnızca gözlemlenebilir şeylerle ilgilenmeliydi ve atomlar doğrudan gözlemlenemediği için fiziksel bir gerçeklikleri olmayabilirdi.

-Ancak günümüzde biliyoruz ki kuantum mekaniği, gerçekliğin en temel doğasını anlamamıza yardımcı olan bir teoridir ve atomlar yalnızca teorik kavramlar değil, fiziksel gerçekliklerdir.

Bu durum şunu gösteriyor:
+ Pozitivizm, yanlışları temizleyen güçlü bir süzgeçtir.
- Ancak katı pozitivizm, bazen bilimin ilerlemesini engelleyebilir.

Kaldı ki;

Bilginin yaratıcı hale gelmesi, soyutlama yeteneğimizle doğrudan bağlantılıdır.

Elimizde ham bilgi varsa, bu yalnızca bireysel unsurların toplamı gibi görünür. Ama soyutlama yeteneğimiz sayesinde bu unsurlar arasında yeni bağlantılar kurarak, onları daha geniş ve anlamlı yapılar haline getirebiliriz.

*Örneğin;

-Legolar tek başına birer plastik parçalarından oluşan bir bilgi parçasıdır.

-Ama soyutlama yeteneğimiz sayesinde onları bir araya getirerek yeni anlamlar ve yeni formlar üretebiliriz.

-Bireysel unsurlar bütünsel bir yapıya dönüşür, işte bu yaratıcı bilginin doğuş anıdır!


Uçaklar, Arabalar, Trenler: Soyutlamanın Gücü

Arabalar, trenler ve uçaklar, insanlığın soyutlama yeteneği sayesinde ortaya çıkmış icatlardır.

-Bir kuşun kanadına bakarak uçak kanadı yapmak bir soyutlamadır.

-Bir tekerleği hızlandırarak motorlu araç geliştirmek bir soyutlamadır.

-Buharın gücünü gözlemleyip tren inşa etmek bir soyutlamadır.

Bu makinelerin her biri temel fizik kurallarına dayanır, ama onları bu kuralları aşarak, yeni kombinasyonlar üreterek yaratırız.

-Soyutlama = Bağlantı Kurma Yeteneği
- Bilgi ancak bu bağlantılar sayesinde yaratıcı hale gelir.


Soyutlama Yeteneği Olmadan Bilgi Yaratıcı Olamaz!

Eğer sadece elimizdeki bilgilere bakıp onları değiştirmeden bırakırsak, hiçbir yeni şey üretemeyiz.

-Pozitivizm, bilgiyi sistematize eder ama tek başına soyutlama yapamaz.

-İdealizm, soyutlamaya önem verir ama somut gerçekliği yok sayarsa faydalı olamaz.

-Materyalizm, yalnızca fiziksel gerçekliği ele alırsa soyut bağlantıları kaçırabilir.

Bilginin yaratıcı hale gelmesi için: 

+Mevcut bilgiyi analiz etmek (pozitivizm)
+ Yeni bağlantılar kurmak (soyutlama)
+ Bilginin sınırlarını zorlamak (yaratıcı düşünce)
+ Somut dünyayla ilişkili hale getirmek (bilim ve teknoloji)

 


Pozitivizm ve Yaratıcılığın Dengesi

Bilim yalnızca yanlışları temizleyerek ilerleyemez, aynı zamanda yeni fikirler üretmeli ve bilinmeyeni keşfetmeye açık olmalıdır. Pozitivizm, metafizik spekülasyonları ve dogmatik öğretileri dışlamak için harika bir yöntemdir, ancak bilimin gelişmesi için yaratıcı teorilere de alan bırakmak gerekir.

Dengenin Gücü: Yaratıcı Bilgi Nasıl Ortaya Çıkar?

*Bir örnek vermek gerekirse

+ Pozitivizmin eleştirel süzgeci → Yanlışları ayıklar ama katı hale gelirse yaratıcı düşünceyi boğar.
+ İdealizmin soyut düşünme gücü → Yeni kavramlar oluşturur ama katı hale gelirse gerçeklikten kopar.
+ Materyalizmin fiziksel temel anlayışı → Evrensel yasaları anlamamızı sağlar ama katı hale gelirse soyut düşünceyi engeller.
+ Metafiziğin derinlik arayışı → Bilimin sınırlarını zorlamaya cesaret eder ama katı hale gelirse dogmalara dönüşebilir. Vb.

İşte bu unsurların dengeli bir şekilde bir araya gelmesi, yaratıcı bilginin doğmasını sağlar.

Bu dengeyi sağlamak için:
+ Pozitivizm, bilimsel yöntemin bir aracı olarak kullanılmalı, ancak onun sınırlarını belirleyen tek unsur olmamalıdır.
+ Bilim insanları ve filozoflar, sadece var olan bilgiyi eleştirmekle kalmayıp, aynı zamanda yeni düşünceler üretmelidir.

Tarihten Örneklemek Grekirse: Yaratıcı Bilginin Doğduğu Dengeli Zihinler

-Albert Einstein: Pozitivist değildi ama deney ve gözlemi önemserdi. Metafizik spekülasyonlardan kaçınırdı ama hayal gücünü kısıtlamazdı. “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir.” demesi de tam bu dengeyi anlatıyor.

-Werner Heisenberg: Kuantum mekaniğini kurarken, pozitivizmin deneysel yöntemlerini kullandı ama aynı zamanda bilginin sınırlarını genişleten felsefi sorular sormaktan çekinmedi.

-Immanuel Kant: Ne salt rasyonalistti ne de salt empiristti. Bilginin hem deneysel hem de zihinsel unsurlar taşıması gerektiğini savunuyordu.

-Alfred North Whitehead: Süreç felsefesiyle, statik ontolojiyi aşarak yaratıcı bilgiye ulaşmanın yollarını aradı.



Sonuç: Pozitivizm Neden Gerekli Ama Yeterli Değil?

Pozitivizm, bilimsel bilginin sağlamlaşması için gerekli bir araçtır, ancak tek başına bilginin doğmasını sağlamaz.

-Yanlışları temizler, ama yeni fikirleri doğurmaz.

-Dogmaları yıkar, ama yerine ne koyulacağını belirlemez.

-Metafizik spekülasyonları dışlar, ama bilimin sınırlarını fazla daraltırsa keşif potansiyelini azaltır.

Bu yüzden, pozitivizmin eleştirel gücünü kullanmalı ama aynı zamanda bilimsel merakı ve yaratıcı düşünceyi de desteklemeliyiz.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

NESNE, ÖZNENİN ESİRİDİR

  Klasik Ontolojinin Krizi ve İlişkisel Varlığın İmkânı 1. Tanım ve Tahakküm: Bilgi mi, İktidar mı? İnsan zihninin en temel eğilimlerind...