Bugün, estetiğin iyi ve kötü
(etik yargılar) üzerindeki rolüne biraz değinmek istiyorum.
Öncelikle, estetiğin klasik
tanımını vererek başlayayım: Estetik, en genel anlamıyla güzel olanın doğasını,
algılanışını ve değerlendirilmesini inceleyen felsefi bir disiplindir. Kelime
kökeni Yunanca aisthesis kelimesinden gelir ve "algı" veya
"duyumsama" anlamına gelir. Estetik, hem sanatın ve güzelliğin
felsefesi olarak hem de insanın duyusal deneyimleriyle nasıl anlam
oluşturduğunu inceleyen bir alan olarak ele alınabilir.
Klasik tanımdan da gördüğümüz
üzere estetik, yalnızca sanat ile ilişkili bir kavram değildir; aynı zamanda
güzel ve güzel olmayan algılarımızın, iyi ve kötü kavrayışımız üzerinde de
belirleyici bir rol oynamasıyla doğrudan etikle ilişkilidir. Tabii ki iyi ve
kötü kavramlarımızı etkileyen tek faktör estetik değildir, fakat estetik
yargılar bu sürecin önemli bir parçasıdır. Çünkü güzel kavramı genellikle iyi
kavramıyla özdeşleştirilir. Bu, günlük hayatımızdaki ilişkilerimizi de doğrudan
etkiler. Örneğin, güzel insanları daha güvenilir, daha zeki ve daha bilgili
algılama eğilimimiz vardır. Bunun tersi durumda, estetik açıdan toplumun
belirlediği normlara uymayan bireyleri daha bilgisiz ve kötü olarak algılama
eğiliminde olabiliriz. Bu psikolojik yanılgıya Halo Etkisi (Halo Effect) denir.
Estetik yargılarımız, empati
kurma biçimimizle de doğrudan ilişkilidir ve empati, evrimsel sürecimizin bir
sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü insanlar, sağlık ve üreme başarısıyla
doğrudan bağlantılı olan estetik normlar geliştirmiştir. Simetri, düzen ve
orantılılık gibi estetik ilkeler, aslında biyolojik sağlık göstergeleriyle
bağlantılıdır (örneğin, simetrik yüzler daha sağlıklı olarak algılanır). Evrimsel
süreçte insanlar, simetrik, düzenli ve uyumlu şeyleri daha güvenilir ve iyi
olarak görmeye yatkın hale gelmiştir.
Fakat bu estetik algısı,
önyargılarımıza neden olan temel faktörlerden biri haline de gelmiştir. Çünkü,
başta da belirttiğim gibi, "güzeli iyiyle" ve "çirkini
kötüyle" özdeşleştirme eğilimimiz vardır. Bunun en güçlü örneklerinden
biri Victor Hugo’nun "Notre Dame’ın Kamburu" eserindeki Quasimodo
karakteridir. Bu karakter, toplumun estetik algısının etik yargıları nasıl
şekillendirdiğini gösteren en net temsillerden biridir. Quasimodo’nun fiziksel
görünümü, toplumun "güzel" ve "çirkin" ayrımı nedeniyle
dışlanmasına sebep olmuştur. Oysa ki karakter olarak masum, iyi niyetli ve
sadıktır. Fakat estetik algılar öyle güçlüdür ki, insanlar ona önyargıyla
yaklaşır ve ahlaki değerlerini göz ardı eder. Yani, etik yargılarımız estetik
yargılarımızdan bağımsız değildir; onlardan büyük ölçüde etkilenir.
Eğer Quasimodo, toplumun güzellik
normlarına uysaydı, büyük ihtimalle farklı bir muamele görecekti. İnsanlar,
onun iç dünyasına bakmadan yalnızca dış görünüşüne dayanarak "iyi"
veya "kötü" olduğuna karar verecekti. Bunun nedeni, yukarıda kısaca
değindiğim Halo Etkisi adlı psikolojik fenomene dayanır: Güzel insanlar daha
zeki, daha güvenilir ve daha ahlaklı olarak algılanır. Dolayısıyla, iyi ve kötü
kavramlarımızın belirlenmesinde yalnızca kültür, inanç, örf-adet gibi faktörler
etkili olmaz; estetik yargılarımız da büyük bir rol oynar.
Bu noktada, bir kez daha
rölatiflik (görecelilik) ile karşı karşıya kalırız, çünkü estetik yargılarımız
öznel olduğu gibi, iyi ve kötü algılarımız da büyük ölçüde öznel ve
bağlamsaldır/ilişkiseldir. Ancak burada sanatın doğuşu ile estetik yargılar
arasındaki ilişkiye de dikkat çekmek gerekir. İnsanın kendini ifade etme
biçimlerinden biri olan ve aynı zamanda duygu, düşünce ve deneyimlerin yaratıcı
yollarla dışa vurulmasını sağlayan sanat, büyük oranda estetik algılarımızın
sonucu olarak doğmuştur. Ancak sanat yalnızca estetik kaygılardan doğmamış,
aynı zamanda ritüelistik, toplumsal ve anlam arayışı gibi faktörlerden de
beslenmiştir.
Fakat estetik yargılarımızın
oluşturduğu önyargılar, yukarıda Quasimodo örneğinde de gördüğümüz gibi,
sorunlu toplumsal durumlara yol açabilir. Bu nedenle, dengeli bir yaklaşım
geliştirmek ve insanları yalnızca estetik yargılarla değerlendirmek yerine,
onları tanımaya çalışarak ve gerçek bir ilişki ağı kurarak anlamaya yönelmek
daha sağlıklı bir tutum olacaktır.
ESTETİK SANATTA GÜZELDİR, İNSAN
İSE DUVARDA ASILI BİR TABLO DEĞİLDİR, İNSAN OKUNMASI GEREKEN BİR KİTAPTIR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder