19 Şubat 2025 Çarşamba

MUTLAKLIK VE DEĞİŞMEZLİĞİN ESARETİNDE TANRI

 


Mutlaklık ve özgür irade kavramları, felsefenin en temel sorunlarından biridir. Bu iki kavramın bir arada bulunup bulunamayacağı sorusu, özellikle Tanrı anlayışlarında büyük bir önem taşır. Spinoza, Plotinos ve Farabi gibi düşünürlerin sistemleri incelendiğinde, mutlaklık ve özgür irade arasında derin bir gerilim olduğu görülmektedir. Bu yazıda, mutlaklığın ve özgür iradenin birbirini nasıl etkilediği, insan ve Tanrı arasındaki karşılaştırma bağlamında ne anlama geldiği ele alınacaktır.

1.       Mutlaklık Nedir?

Mutlaklık, bir varlığın tamamen kendine yeterli, değişmez ve zorunlu olması anlamına gelir. Mutlak bir varlık: Kendisinden başka hiçbir şeye bağlı olmamalıdır. Değişmez ve zorunlu olmalıdır. Kendi doğasına tamamen uygun şekilde hareket etmelidir. Alternatif seçenekler veya olasılıklara sahip olmamalıdır. Bu tanım, mutlak varlığın tamamen belirlenmiş olduğunu ve seçim yapmasının mümkün olmadığını göstermektedir. Eğer bir varlık mutlaksa, herhangi bir değişim ya da seçim onun doğasına aykırı olacaktır. Bu bağlamda, mutlaklık, neredeyse süper deterministik bir durum yaratır.

2.       Özgür İrade Nedir?

Özgür irade, farklı seçenekler arasında bilinçli bir tercih yapabilme yetisidir. Özgür iradeye sahip bir varlık: -Seçim yapabilmelidir. -Alternatifler arasından birine yönelmelidir. -Değişebilir ve kararlarını yeniden değerlendirebilir olmalıdır. Özgür iradenin varlığı konusunda yapılan bilimsel çalışmalar, Benjamin Libet ve John-Dylan Haynes'in deneyleriyle desteklenmektedir. Libet’in deneyleri, bilinçli bir karar alınmadan önce beyinde bilinçdışı bir hazırlık süreci olduğunu gösterirken, Haynes’in araştırmaları bireylerin bilinçli bir seçim yapmadan önce beyin aktivitelerinin yönlendirdiğini ortaya koymuştur. Ancak her iki çalışmada da bireylerin “veto hakkı” olduğu ve bilinçli olarak bir eylemi engelleyebildiği sonucuna varılmıştır. Bu, insanın en azından belli bir düzeyde özgür iradeye sahip olduğunu göstermektedir. Bu noktada, Tanrı’nın mutlak olması gerektiği fikriyle Tanrının özgür iradeye sahip olması arasında bir çelişki doğmaktadır.

3.       Mutlaklık ve Özgür İrade Birlikte Mümkün mü?

Eğer Tanrı özgür iradeye sahipse, şu sorular ortaya çıkar: Tanrı neden belirli bir şeyi seçiyor da başka bir şeyi seçmiyor? Bu seçimi etkileyen bir şey var mı? Eğer varsa, Tanrı mutlak değil demektir. Eğer seçim yapabiliyorsa, farklı olasılıklar var demektir. Ama mutlak varlık için farklı olasılıklar olmamalıdır. Bu noktada şu sonuca ulaşabiliriz: Eğer Tanrı mutlak ise, özgür olamaz. Çünkü her şeyi zorunlu olarak yapıyorsa, seçim yapamaz. Eğer Tanrı özgür ise, mutlak olamaz. Çünkü seçim yapmak, farklı alternatiflerin var olmasını gerektirir ve bu durum mutlaklığı bozar. Bu çelişki, sudûr teorilerini benimseyen felsefi sistemlerde Tanrı’nın özgür olmadığını ama mutlak olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak bu durumda şu soru akla gelir: Özgür iradeye sahip olmayan bir Tanrı, insandan daha üstün olabilir mi?

4.       Tanrı’nın Mutlaklığı ve İnsan Özgürlüğü Karşılaştırması;

Spinoza, Plotinos ve Farabi gibi düşünürlerin Tanrı anlayışlarında, Tanrı’nın yaratma süreci zorunluluk esasına dayanır.

Spinoza: Tanrı doğa yasalarının kendisidir. Evren, Tanrı’nın içkin bir zorunluluğudur ve Tanrı’nın iradesi yoktur.

Plotinos: Tanrı (Bir) kendiliğinden taşar. O bilinçsizdir ve seçim yapmaz.

Farabi: Tanrı evreni zorunlu olarak yaratır. Özgür iradesi yoktur, çünkü evren akılların sudûruyla ortaya çıkar.

Bu üç sistemde de Tanrı’nın mutlak olması, onun özgür olmamasını gerektirir. Burada süper deterministik bir Tanrı anlayışı ortaya çıkar. Tanrı, varlığı gereği hareket eden, ancak özgürlüğü olmayan bir ilke haline gelir.

Ancak insan, Libet ve Haynes’in çalışmalarına göre en azından veto hakkına sahip olduğu için, Tanrı’nın sahip olmadığı bir özelliğe sahiptir: Özgürlük. Bu durum, Tanrı'nın mutlak olması nedeniyle özgürlükten mahrum kaldığını, ancak insanın belirli bir ölçüde özgür olabildiğini göstermektedir. Öyleyse, özgürlüğün varlığı bakımından insan Tanrı’dan daha mı üstün?

5.       Mutlaklık Tanrı’yı Esaret Altına mı Alıyor?

Burada ilginç bir paradoks ortaya çıkmaktadır:

 - İnsan, özgür irade sahibi olduğu için belirli seçimler yapabilir.

- Tanrı mutlak olduğu için seçim yapamaz ve özgür değildir.

- Bu durumda, insanın özgürlük açısından Tanrı’dan daha üstün olduğu sonucu doğar.

- Mutlaklık, Tanrı’yı esaret altına alıyor olabilir mi? Bu paradoks, klasik Tanrı anlayışını sorgulamayı gerektirir.

                Eğer mutlaklık, Tanrı’yı tamamen belirlenmiş kılıyorsa, Tanrı’nın iradesiz ve bilinçsiz bir varlık haline gelmesine neden olur mu? Eğer Tanrı, seçim yapamıyorsa ve zorunluluk içinde hareket ediyorsa, ona gerçekten "Tanrı" diyebilir miyiz?

6.       Sonuç:

Tanrı mı Daha Üstün, İnsan mı? Eğer Tanrı mutlak ise, özgür iradesi yoktur. Çünkü seçim yapamaz. Eğer Tanrı özgürse, mutlak olamaz. Çünkü seçim yapmak, değişebilir olmayı gerektirir. Sudûr teorileri bu çelişkiyi Tanrı’nın tamamen belirlenmiş bir varlık olduğunu kabul ederek çözüyor.

Ancak burada büyük bir problem ortaya çıkıyor:Eğer insan bilinçli ve en azından veto hakkına sahipken Tanrı bundan yoksunsa, insan bir anlamda Tanrı’dan daha üstün olabilir mi? Bu noktada klasik teizmin Tanrı’sı ile sudûr teorilerinin Tanrı’sı arasında önemli bir fark beliriyor. Eğer mutlak olmak Tanrı’nın en önemli özelliğiyse, özgürlüğü olmayan bir varlığı Tanrı olarak kabul etmeli miyiz? Yoksa Tanrı’nın bilinç ve iradesi olmadan mükemmel olması mümkün değil midir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

NESNE, ÖZNENİN ESİRİDİR

  Klasik Ontolojinin Krizi ve İlişkisel Varlığın İmkânı 1. Tanım ve Tahakküm: Bilgi mi, İktidar mı? İnsan zihninin en temel eğilimlerind...