28 Nisan 2025 Pazartesi

BAZEN 1 + 1 = 1 OLUR

 

Giriş

Toplumda kadın ve erkek ilişkileri üzerine çokça tekrar edilen bir metafor vardır: Kadın ve erkek bir elmanın iki yarısıdır ve birbirlerini tamamlarlar.
İlk bakışta romantik görünen bu düşünce, daha derin incelendiğinde, insanın bireysel öznelliğini ve tamlık duygusunu zedeleyen ciddi bir problemi açığa çıkarır. Bu gün, söz konusu “iki yarım” (ki sevmediğim bir fikirdir), anlayışının eleştirisi yapılacak ve kadın ile erkeğin ayrı ayrı tam varlıklar olarak ilişkisel bir oluş içinde nasıl yeni bir birliktelik kurdukları tartışılacaktır.

İki Yarım Anlayışının Eleştirisi

"İki yarım" metaforu, bilinçaltında şu fikri dayatır: "Sen tek başına tamamlanamazsın; ancak bir başkasıyla tam olabilirsin." Bu anlayış, bireysel öznelliği bastırarak kişiyi başkasıyla tamamlanmaya muhtaç hâle getirir. Böylece ilişki, iki özgür varlığın bilinçli birlikteliği olmaktan çıkar; eksiklikleri kapatma arzusuyla kurulan bir bağımlılık ilişkisinde şekillenir. Üstelik tarihsel açıdan bakıldığında bu söylemin ataerkil yapılarla da örtüştüğü görülür.

Örneğin Aristoteles, kadını "eksik erkek" olarak tanımlamış ve kadını erkeğe tabi, eksik bir varlık olarak değerlendirmiştir. Dolayısıyla "tamamlanma" miti, yalnızca bireysel değil, tarihsel ve kültürel bir tahakküm mekanizmasının da izlerini taşır.

İlişkisel Bir Oluş Olarak Birliktelik

Buna karşılık daha sağlıklı ve özgürlükçü bir bakış açısı şunu kabul eder:
Kadın da erkek de ayrı ayrı tam varlıklardır. Her biri kendi öznelliği, bütünlüğü ve değerleriyle tamamdır. Bu iki tam varlık bir araya geldiğinde, birbirlerinin eksiklerini kapatmazlar; aksine özgünlüklerini kaybetmeden yeni bir ilişkisel oluş yaratırlar. Bu yaklaşımda ilişkiler, eksikliklerden değil, iki tam varlığın gönüllü ve bilinçli buluşmasından doğar.
Böyle bir ilişkide taraflar birbirlerine bağımlı değil, bağlıdırlar.
Bağımlılık, bir yoksunluk ve tamamlanma ihtiyacına dayanırken;
bağlılık, iki özgür varlığın bilinçli, saygı, sevgi ve aşkına dayalı ve karşılıklı gelişimi önceleyen bir ilişki biçimini ifade eder.

Bu bağlamda, ilişkiyi tanımlarken şöyle denilebilir:

"BAZEN 1 + 1 = 1 OLUR; FAKAT BU 1'İN İÇİNDE İKİ YARIM DEĞİL, İKİ TAM VARDIR."
Burada kastedilen şey, bireylerin kendi bütünlüklerinden ödün vermeden yeni bir birliktelik kurmalarıdır.
Bu birliktelik, iki tam varlığın etkileşiminden doğan yeni bir gerçekliktir.

Sonuç

Kadın ve erkeği birer yarım olarak görmek, yalnızca bireysel özgürlüğü ve öznelliği bastırmakla kalmaz; aynı zamanda ilişkilerde sağlıksız bağımlılık dinamiklerini üretir. Oysa kadın da erkek de ayrı ayrı tamdır ve birliktelikleri, iki tamamlanmış varlığın özgürce kurduğu ilişkisel bir oluş biçiminde anlaşılmalıdır.

Gerçek aşk, dostluk ve sağlıklı bir ilişki, ancak bireylerin kendi tamlıklarını koruyarak, bağlılık temelinde kurdukları ilişkilerle mümkündür.
Bu anlayış, bireysel özgürlüğü, karşılıklı saygıyı ve birlikte gelişimi esas alarak hem bireyleri hem de ilişkileri daha zengin ve anlamlı kılacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

NESNE, ÖZNENİN ESİRİDİR

  Klasik Ontolojinin Krizi ve İlişkisel Varlığın İmkânı 1. Tanım ve Tahakküm: Bilgi mi, İktidar mı? İnsan zihninin en temel eğilimlerind...