Giriş
Toplumda kadın ve erkek ilişkileri üzerine çokça tekrar
edilen bir metafor vardır: Kadın ve erkek bir elmanın iki yarısıdır ve
birbirlerini tamamlarlar.
İlk bakışta romantik görünen bu düşünce, daha derin incelendiğinde, insanın
bireysel öznelliğini ve tamlık duygusunu zedeleyen ciddi bir problemi açığa
çıkarır. Bu gün, söz konusu “iki yarım” (ki sevmediğim bir fikirdir), anlayışının
eleştirisi yapılacak ve kadın ile erkeğin ayrı ayrı tam varlıklar olarak
ilişkisel bir oluş içinde nasıl yeni bir birliktelik kurdukları
tartışılacaktır.
İki Yarım Anlayışının Eleştirisi
"İki yarım" metaforu, bilinçaltında şu fikri
dayatır: "Sen tek başına tamamlanamazsın; ancak bir başkasıyla tam
olabilirsin." Bu anlayış, bireysel öznelliği bastırarak kişiyi
başkasıyla tamamlanmaya muhtaç hâle getirir. Böylece ilişki, iki özgür varlığın
bilinçli birlikteliği olmaktan çıkar; eksiklikleri kapatma arzusuyla kurulan
bir bağımlılık ilişkisinde şekillenir. Üstelik tarihsel açıdan
bakıldığında bu söylemin ataerkil yapılarla da örtüştüğü görülür.
Örneğin Aristoteles, kadını "eksik erkek"
olarak tanımlamış ve kadını erkeğe tabi, eksik bir varlık olarak
değerlendirmiştir. Dolayısıyla "tamamlanma" miti, yalnızca bireysel
değil, tarihsel ve kültürel bir tahakküm mekanizmasının da izlerini taşır.
İlişkisel Bir Oluş Olarak Birliktelik
Buna karşılık daha sağlıklı ve özgürlükçü bir bakış açısı
şunu kabul eder:
Kadın da erkek de ayrı ayrı tam varlıklardır. Her biri kendi öznelliği,
bütünlüğü ve değerleriyle tamamdır. Bu iki tam varlık bir araya geldiğinde,
birbirlerinin eksiklerini kapatmazlar; aksine özgünlüklerini kaybetmeden yeni
bir ilişkisel oluş yaratırlar. Bu yaklaşımda ilişkiler, eksikliklerden
değil, iki tam varlığın gönüllü ve bilinçli buluşmasından doğar.
Böyle bir ilişkide taraflar birbirlerine bağımlı değil, bağlıdırlar.
Bağımlılık, bir yoksunluk ve tamamlanma ihtiyacına dayanırken;
bağlılık, iki özgür varlığın bilinçli, saygı, sevgi ve aşkına dayalı ve
karşılıklı gelişimi önceleyen bir ilişki biçimini ifade eder.
Bu bağlamda, ilişkiyi tanımlarken şöyle denilebilir:
"BAZEN 1 + 1 = 1 OLUR; FAKAT BU 1'İN
İÇİNDE İKİ YARIM DEĞİL, İKİ TAM VARDIR."
Burada kastedilen şey, bireylerin kendi bütünlüklerinden ödün vermeden yeni bir
birliktelik kurmalarıdır.
Bu birliktelik, iki tam varlığın etkileşiminden doğan yeni bir gerçekliktir.
Sonuç
Kadın ve erkeği birer yarım olarak görmek, yalnızca
bireysel özgürlüğü ve öznelliği bastırmakla kalmaz; aynı zamanda ilişkilerde
sağlıksız bağımlılık dinamiklerini üretir. Oysa kadın da erkek de ayrı ayrı
tamdır ve birliktelikleri, iki tamamlanmış varlığın özgürce kurduğu ilişkisel
bir oluş biçiminde anlaşılmalıdır.
Gerçek aşk, dostluk ve sağlıklı bir ilişki, ancak
bireylerin kendi tamlıklarını koruyarak, bağlılık temelinde kurdukları
ilişkilerle mümkündür.
Bu anlayış, bireysel özgürlüğü, karşılıklı saygıyı ve birlikte gelişimi esas
alarak hem bireyleri hem de ilişkileri daha zengin ve anlamlı kılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder