Tümdengelim (Dedüksiyon) = Önceden verilmiş yargının açılımı:
Genel bir yargıyı alır, onun içinden özel sonuçlar
çıkarır. Örnek: Tüm insanlar ölümlüdür. Sokrates insandır. O hâlde Sokrates
ölümlüdür. Bu işlemin içinde hiçbir yaratım, oluş, fark üretimi yoktur. Bu
bir çözümlemedir, bir formel doğrulamadır. Bu düşünmek değil, bir yargıyı
işlemektir.
Tümevarım (İndüksiyon) = Gözlemden çıkarılan
genelleştirme:
Gözlemlenen tekil
örneklerden yola çıkar, genel bir yargıya ulaşır. Örnek: Bu kuğu beyaz, şu kuğu
da beyaz... O hâlde tüm kuğular beyaz olabilir. Bu da gözlemin
genelleştirilmesidir, ama düşünme süreci fark üretmez, sadece veri biriktirir.
Bu bir yargı oluşturma tekniğidir. Ama düşünmenin kendisi değildir.
Transdüktif Düşünce Nedir?
Kısaca Transdüktif düşünme, sabit ilkelerden türetilmeyen,
gözlemlerden genellenmeyen; aksine, sürecin içindeki farklardan doğan, adım
adım ilerleyen, ilişki içinde form üreten bir düşünme tarzıdır.
Bu düşünme biçimi, tümdengelim (genelden özele) ya da
tümevarım (tekilden genele) gibi klasik yöntemlerin ötesindedir.
Örnek:
Einstein mevcut newtonian sistemde bir problem gördü ve bu
fark onu eski sistemi yeniden yapılandırmaya zorladı, yeni sistem hem eskiyi
kapsadı hem de kendini aştı yani Einstein transdüktif düşündü ve bu gerilim
sayesinde oluşan potansiyel ile yenide içsel bir yapılandırma oluşturdu (Özel
ve Genel Rölativite)
Kısaca;
Einstein, eski sistemin içindeki farkı sezip, bu farkı işlemiş ve yeni bir yapı inşa etmiştir.” Bu, hem epistemolojik hem ontolojik düzeyde transdüktif bir bireyleşme örneğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder