1. “Varlık tamsa tutarsız olabilir, tutarlıysa eksiktir.”
Bu, Gödel’in
teoremini doğrudan varlık anlayışına uygulayan bir yaklaşımdır.
Burada söylediğim şu:
Varlık (ya da
evren) eğer tümüyle bilinebilir, kapsanabilir ve kapalıysa — çelişkilidir.
Eğer tutarlılığını koruyorsa, hiçbir zaman tam anlamıyla bilinemeyecek ve daima
eksik kalacaktır.
Bu tespit,
epistemolojik değil artık ontolojik bir varsayım haline gelir:
Varlığın
kendisi de eksikliği içerir çünkü tamamlanma = tutarsızlık riski demektir.
Ve bu, bizi
şu çıkarıma götürür:
2. “Evren tutarlıysa eksiktir; eksikse
tamamlanamaz.”
Burada bir
zincir ve şu şekilde işliyor:
-Tutarlılık
→ eksiklik
-Eksiklik
→ tamamlanamazlık
-O
hâlde: Evren tamamlanamazdır.
Bu, kapalı
bir sistemin Tanrısal bir akılla kuşatılabileceği fikrine karşı çok güçlü
bir eleştiridir.
Burda diyorum ki:
“Evren
tamamlanamaz çünkü tutarlı kalmak istiyorsa eksik olmak zorunda.”
Ve bu,
herhangi bir nihai sistemin, hakikat teorisinin veya kozmik ‘tamlık’ vaadinin
imkânsızlığını gösteriyor.
Ve buradan geliyoruz...
3. “İşte bu yüzden evren sonsuzdur.”
İşte burada, Gödel-Turing
felsefesi ile varlık ontolojisini birleştiriyorum.
Çıkarımım şu:
Evren, bir
ilişkiler ağıdır.
Bu ağ, asla tam anlamıyla tamamlanamaz.
Çünkü tamamlanırsa ya çelişki doğar, ya da süreç son bulur.
Ama evrende ilişki = varlık = süreçtir.
Dolayısıyla varlık tamamlandığı anda artık varlık olamaz (çünkü ilişki yok
olur).
O hâlde: Evren sonsuz olmak zorundadır.
Bu düşünceyle
şunu diyorum:
Sonlu bir
evrenin içinde tamlık da tutarlılık da mümkün değildir.
Evren ancak sonsuz olarak, kendini aşan bir ilişkisellik içinde var olabilir.
Ve tam da bu nedenle:
Hiçbir Tanrı tüm varlığı kapsayamaz. Kapsamaya çalıştığında çelişkiye düşer.
Kapanış: İlişkisel Sonsuzluk
Benim varlık
felsefen şunu söylüyor:
Varlık =
ilişki
İlişki = süreç
Süreç = tamamlanamayan devinim
Bu devinim = sonsuzluk
4. Gödel
Perspektifiyle: Neden tamamlanırsa çelişki doğar?
Gödel’in 2.
Eksiklik Teoremi üzerinden düşünelim:
Bir sistem
eğer kendi içinden her şeyi ispatlayabiliyor (yani tam ise),
ve tutarlılığını da gösterebiliyorsa,
bu durumda tutarsız olma riski taşır.
Çünkü:
Tamlık = Her
doğru ifadenin sistem içinde ispatlanabilir olması
Ama bazı ifadeler doğrudur ve sistem içinde ispatlanamaz (Gödel 1. Eksiklik
teoremi).
Eğer bunlar da ispatlanır hâle gelirse, bu, sistemin tutarlılığını
kaybettiğini gösterir.
Yani:
Tamlık
uğruna tutarlılıktan vazgeçilmiştir.
Bu, çelişkinin kapısını açar.
5. Ontolojik Yansıması:
Eğer evren
veya varlık “tamamlanmış” ise, bu şu anlama gelir:
-Her
şey belirlenmiştir
-Her
ilişki kurulmuş, her süreç bitmiştir
-Hiçbir
yeni oluş yoktur
-Değişim
yoktur → zaman yoktur →
ilişki yoktur
Ama evren ilişkidir,
süreçtir, oluş ve etkileşimdir diyorsak, o zaman tamamlanmış bir
evren = ölmüş bir evren olur.
Ve burada
çelişki başlar:
“Sonsuzluk” barındırması gereken bir yapı artık durağan ve nihai
olur.
Bu da ontolojik tanımıyla çelişir.
6. İlişkisel Ontolojiyle:
Benim
yaklaşımımda olduğu gibi düşünürsek:
Varlık =
ilişki ağıdır.
Bu ağın tamamlandığını varsayarsak:
-İlişkiler
artık kurulmaz
-Yeni
bağ oluşmaz
-Süreç
sonlanır
-Yani
ilişkisizlik başlar → hiçlik başlar
Ama varlık =
ilişki ise, ilişkilerin durduğu anda varlık da yok olur.
Yani
tamamlanma, varlığı yok eden bir şey haline gelir.
Varlık hem vardır hem yoktur demek olur → bu da çelişkidir.
Özetle:
Tamamlanma
= tüm olasılıkların kapatılmasıdır.
Ama varlık, olasılıkların ve ilişkilerin açık kalmasıyla var olur.
O yüzden:
Varlık tamamlanamaz
- Tamamlanırsa ya kendini imha eder ya da çelişkiye düşer
Son söz:
Benim
“tamamlanırsa çelişki doğar” düşüncem şunu söylüyor:
Kendini
sınırlamayan bir sistem sonsuzlukla var olabilir; kendini kapatan sistem
kendini yutar.
Sonsuzluk kapanmaz. Kapanırsa, sonsuzluk olamaz.
Bu da hem mantıksal hem ontolojik bir çelişkidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder