3 Mart 2025 Pazartesi

NEDENSELLİK YERİNE İLİŞKİSEL YÖNELİM

 

Nedensellik ve Olasılık: İlişkisel Yönelimle Yeni Bir Bakış Açısı

Nedensellik, tarih boyunca felsefe ve bilim dünyasında en çok tartışılan kavramlardan biri olmuştur. Genel kanıya göre, bir olayın bir diğer olayı zorunlu olarak doğurduğu kabul edilir. Ancak, bu klasik yaklaşım gerçekten evrenin işleyişini doğru bir şekilde açıklıyor mu? Yoksa nedensellik dediğimiz şey, aslında bizim olayları anlamlandırma biçimimiz mi? Bu yazıda, klasik neden-sonuç ilişkisi yerine ilişkisel yönelimi temel alarak, nedenselliğe yeni bir perspektiften yaklaşacağız.


Nedensellik Nedir?

Nedensellik, genel olarak bir olayın (neden) başka bir olayı (sonuç) zorunlu olarak doğurduğu fikridir. Farklı felsefi ve bilimsel yaklaşımlar, bu kavrama farklı açıklamalar getirmiştir:

  • Aristotelesçi Nedensellik: Nedenselliği dört kategoriye ayırır: maddi, formel, etken ve ereksel neden.
  • Hume’un Eleştirisi: Hume, nedenselliğin zorunlu bir bağ değil, sadece alışkanlıklarımız sonucu edindiğimiz bir beklenti olduğunu öne sürer. Güneşin her gün doğduğunu görmemiz, onun yarın da doğacağı anlamına gelmez.
  • Kant’ın Görüşü: Kant, nedenselliğin deneyimden bağımsız olarak, insan zihninin dünyayı anlamlandırmak için kullandığı a priori bir ilke olduğunu savunur.
  • Bilimsel Perspektif: Klasik Newtoncu fiziğe göre evren deterministiktir ve her neden aynı sonucu doğurur. Ancak kuantum mekaniğinde bu ilişki tamamen olasılıksal bir hâl almıştır.

Bu noktada, klasik anlamda nedenselliği sorgulamak gerekir: Olaylar gerçekten bir nedensellik zinciriyle mi bağlı, yoksa sadece olasılıkların daralmasıyla mı şekilleniyor?


Nedensellik Yerine Olasılık Daralması: Yeni Bir Bakış Açısı

Klasik nedenselliği ele almak yerine, olayları olasılık daralması ve ilişkisel yönelim bağlamında değerlendirmek daha doğru olabilir. Bir olay gerçekleşmeden önce, birçok farklı olasılık mevcut olabilir. Ancak olay gerçekleştikten sonra, alternatifler ortadan kalkar ve geriye yalnızca tek bir yönelim kalır.

Bir örnek üzerinden inceleyelim:

  • Bir çiftin çocuk sahibi olup olmama konusunda düşündüğünü varsayalım. Başlangıçta iki olasılık vardır: çocuk sahibi olmak veya olmamak.
  • Çift, bir karara varana kadar bu olasılıklar belirsizlik içinde bulunur. Çiftlerin her birini tek tek ele aldığımızda ikisi açısından da süperpozisyona benzer bir durum vardır, yani çocuk yapma ve yapmama üst üste binmiş gibidir, fakat çiftler bir karar vardıklarında, sistemdeki diğer olasılıklar ortadan kalkar ve olay artık tek bir yönde ilerlemeye başlar, bir nevi sistem çift tarafından ölçülüp süper pozisyon çökertilmiş gibidir, yani sistemdeki diğer mikro durumlar elimine edilmiştir.
  • Ancak karar alındıktan ve çocuk dünyaya geldikten sonra bizler olmuş bir olay üzerinden geriye bakarak bir değerlendirme yaparız ve bu değerlendirme ile bir neden sonuç zinciri inşaa ederiz halbuki yaptığımız gözlemlerde sebep dediğimiz şeyin bir olasılık dağılımı ve sonuç dediğimiz şeyde bu olasılık dağılımının en olası durumu olduğunu asla fark etmeyiz, çünkü insan beyni olasılık hesabına göre çalışır kaldı ki insan beyni değil tüm sistem olasılık hesabına göre çalışır ve Feynman’ın yol integralleri buna en güzel örnektir.

Kısacası bu perspektiften bakarsak, olay gerçekleştikten sonra neden aramak bazen yanıltıcı olabilir. Bu süreç yeniden değerlendirilmelidir. Klasik nedenselliğin yerini alan olasılık daralması modeli, olayların belirli yönlere evrilmesine neden olan ilişkisel süreçleri temel alır.

 

Makroskobik Sistemlerde Olasılık Daralması Nasıl Çalışır?

Kuantum mekaniğinde, bir parçacığın durumunu ölçmeden önce, sistem süperpozisyon hâlinde bulunur. Ancak ölçüm yapıldığında, olasılık dalga fonksiyonu çöker ve tek bir sonuç belirlenmiş olur. Peki, bu süreç makroskobik dünyada nasıl işler?

Makroskobik sistemlerde olasılık daralması, bir olayın gerçekleşmesiyle alternatif olasılıkların ortadan kalkmasını ifade eder. Ancak bu süreç, kuantum ölçeğinde olduğu gibi doğrudan bir süperpozisyon çökmek zorunda değildir. Daha ziyade, karmaşıklığın ve çoklu etkileşimlerin bir sonucu olarak bazı yönelimler daha olası hâle gelirken, diğerleri elenir. Örneğin, hava durumunun belirli bir anda nasıl gelişeceği, atmosferdeki etkileşimlerle daralan olasılıklar üzerinden şekillenir. Makroskobik düzeyde belirsizlikler ve değişkenler olmasına rağmen, süreçler belirli eğilimler doğrultusunda evrilir.


Bilgi Teorisi ile Nedensellik Arasındaki İlişki

Bilgi teorisi, nedenselliğin nasıl işlediğini anlamada kritik bir rol oynar. Shannon entropisi bağlamında, bir sistemin bilgi içeriği, sistemdeki olasılık çeşitliliğiyle doğrudan ilişkilidir. Bir olay gerçekleştiğinde, yani olasılık daralması yaşandığında, sistemin entropisi azalır ve belirli bir bilgi ortaya çıkar.

Örneğin, bir paranın yazı mı tura mı geleceği başlangıçta belirsizdir. Ancak atıldığında ve sonuç gözlemlendiğinde, belirsizlik ortadan kalkar ve sistemdeki bilgi netleşmiş olur. Aynı şekilde, fiziksel ya da bilişsel süreçlerde de olaylar gerçekleştikçe olasılık dağılımı daralır ve belirli bir durum bilgisi elde edilir.

Bu noktada, nedensellik, bilgi daralması ile doğrudan ilişkilidir. Olasılık daralması gerçekleştiğinde, sistemin gelecekteki durumu daha belirli hâle gelir ve bu süreç klasik anlamda neden-sonuç ilişkisi olarak yorumlanabilir.


İlişkisel Yönelimin Klasik Nedenselliğe Epistemolojik Üstünlüğü

Klasik nedensellik modeli, olayları katı neden-sonuç zincirleriyle açıklamaya çalışırken, ilişkisel yönelim modeli, olaylar arasındaki etkileşimleri ve ilişkileri göz önünde bulundurur. Klasik modelde her neden zorunlu bir sonucu doğururken, ilişkisel modelde olayların yönelimi, iç içe geçmiş olasılıkların daralmasıyla belirlenir.

İlişkisel yönelim, epistemolojik olarak klasik nedensellikten daha üstün olabilir çünkü:

  1. İlişkileri dikkate alır: Klasik nedensellik, olayları izole neden-sonuç ilişkileriyle incelerken, ilişkisel yönelim, sistem içindeki tüm etkileşimleri göz önünde bulundurur.
  2. Deterministik olmayan süreçleri açıklar: Evrenin deterministik değilse, klasik nedensellik bu süreçleri açıklamakta yetersiz kalır. Oysa ilişkisel yönelim, belirsizlikleri ve olasılık daralmalarını içerdiği için daha geniş bir açıklama sunar.
  3. Bilgiye dayalı bir model sunar: İlişkisel yönelim, olasılık daralması ve olasılık hesabı ile bağlantılı olduğu için, sistemlerin nasıl evrildiğini daha bütüncül bir şekilde açıklayabilir.

Bu nedenle, ilişkisel yönelim, hem felsefi hem de bilimsel bağlamda, nedensellik anlayışımıza yeni bir boyut kazandırmaktadır.


Sonuç: Nedensellik Bir Yanılsama mı, Yoksa İlişkisel Bir Süreç mi?

Bu yeni bakış açısıyla şu sorulara daha iyi yanıt verebiliriz:

  • Evrenin temelinde gerçekten bir neden-sonuç ilkesi mi var, yoksa olaylar arasındaki ilişkilerin şekillendirdiği bir yönelim mi söz konusu?
  • Nedensellik zorunlu bir bağ mı, yoksa olasılıkların daralmasıyla ortaya çıkan bir yönelim mi?

Sonuç olarak, nedensellik klasik anlamda zorunluluk değil, olasılık daralmalarının ve ilişkisel yönelimlerin bir sonucu olarak görülebilir. Bu perspektif, evrenin işleyişine dair yeni tartışmalara kapı aralamaktadır.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

NESNE, ÖZNENİN ESİRİDİR

  Klasik Ontolojinin Krizi ve İlişkisel Varlığın İmkânı 1. Tanım ve Tahakküm: Bilgi mi, İktidar mı? İnsan zihninin en temel eğilimlerind...