Nedensellik ve Olasılık: İlişkisel Yönelimle Yeni Bir
Bakış Açısı
Nedensellik, tarih boyunca felsefe ve bilim dünyasında en
çok tartışılan kavramlardan biri olmuştur. Genel kanıya göre, bir olayın bir
diğer olayı zorunlu olarak doğurduğu kabul edilir. Ancak, bu klasik yaklaşım
gerçekten evrenin işleyişini doğru bir şekilde açıklıyor mu? Yoksa nedensellik
dediğimiz şey, aslında bizim olayları anlamlandırma biçimimiz mi? Bu yazıda,
klasik neden-sonuç ilişkisi yerine ilişkisel yönelimi temel alarak,
nedenselliğe yeni bir perspektiften yaklaşacağız.
Nedensellik Nedir?
Nedensellik, genel olarak bir olayın (neden) başka bir
olayı (sonuç) zorunlu olarak doğurduğu fikridir. Farklı felsefi ve bilimsel
yaklaşımlar, bu kavrama farklı açıklamalar getirmiştir:
- Aristotelesçi
Nedensellik: Nedenselliği dört kategoriye ayırır: maddi, formel, etken ve
ereksel neden.
- Hume’un
Eleştirisi: Hume, nedenselliğin zorunlu bir bağ değil, sadece
alışkanlıklarımız sonucu edindiğimiz bir beklenti olduğunu öne sürer.
Güneşin her gün doğduğunu görmemiz, onun yarın da doğacağı anlamına
gelmez.
- Kant’ın
Görüşü: Kant, nedenselliğin deneyimden bağımsız olarak, insan zihninin
dünyayı anlamlandırmak için kullandığı a priori bir ilke olduğunu savunur.
- Bilimsel
Perspektif: Klasik Newtoncu fiziğe göre evren deterministiktir ve her
neden aynı sonucu doğurur. Ancak kuantum mekaniğinde bu ilişki tamamen
olasılıksal bir hâl almıştır.
Bu noktada, klasik anlamda nedenselliği sorgulamak
gerekir: Olaylar gerçekten bir nedensellik zinciriyle mi bağlı, yoksa sadece
olasılıkların daralmasıyla mı şekilleniyor?
Nedensellik Yerine Olasılık Daralması: Yeni Bir Bakış
Açısı
Klasik nedenselliği ele almak yerine, olayları olasılık
daralması ve ilişkisel yönelim bağlamında değerlendirmek daha doğru olabilir.
Bir olay gerçekleşmeden önce, birçok farklı olasılık mevcut olabilir. Ancak
olay gerçekleştikten sonra, alternatifler ortadan kalkar ve geriye yalnızca tek
bir yönelim kalır.
Bir örnek üzerinden inceleyelim:
- Bir
çiftin çocuk sahibi olup olmama konusunda düşündüğünü varsayalım.
Başlangıçta iki olasılık vardır: çocuk sahibi olmak veya olmamak.
- Çift,
bir karara varana kadar bu olasılıklar belirsizlik içinde bulunur.
Çiftlerin her birini tek tek ele aldığımızda ikisi açısından da
süperpozisyona benzer bir durum vardır, yani çocuk yapma ve yapmama üst
üste binmiş gibidir, fakat çiftler bir karar vardıklarında, sistemdeki
diğer olasılıklar ortadan kalkar ve olay artık tek bir yönde ilerlemeye
başlar, bir nevi sistem çift tarafından ölçülüp süper pozisyon çökertilmiş
gibidir, yani sistemdeki diğer mikro durumlar elimine edilmiştir.
- Ancak
karar alındıktan ve çocuk dünyaya geldikten sonra bizler olmuş bir olay
üzerinden geriye bakarak bir değerlendirme yaparız ve bu değerlendirme ile
bir neden sonuç zinciri inşaa ederiz halbuki yaptığımız gözlemlerde sebep
dediğimiz şeyin bir olasılık dağılımı ve sonuç dediğimiz şeyde bu olasılık
dağılımının en olası durumu olduğunu asla fark etmeyiz, çünkü insan beyni
olasılık hesabına göre çalışır kaldı ki insan beyni değil tüm sistem
olasılık hesabına göre çalışır ve Feynman’ın yol integralleri buna en
güzel örnektir.
Kısacası bu perspektiften bakarsak, olay gerçekleştikten
sonra neden aramak bazen yanıltıcı olabilir. Bu süreç yeniden
değerlendirilmelidir. Klasik nedenselliğin yerini alan olasılık daralması
modeli, olayların belirli yönlere evrilmesine neden olan ilişkisel süreçleri
temel alır.
Makroskobik Sistemlerde Olasılık Daralması Nasıl Çalışır?
Kuantum mekaniğinde, bir parçacığın durumunu ölçmeden
önce, sistem süperpozisyon hâlinde bulunur. Ancak ölçüm yapıldığında, olasılık
dalga fonksiyonu çöker ve tek bir sonuç belirlenmiş olur. Peki, bu süreç
makroskobik dünyada nasıl işler?
Makroskobik sistemlerde olasılık daralması, bir olayın
gerçekleşmesiyle alternatif olasılıkların ortadan kalkmasını ifade eder. Ancak
bu süreç, kuantum ölçeğinde olduğu gibi doğrudan bir süperpozisyon çökmek
zorunda değildir. Daha ziyade, karmaşıklığın ve çoklu etkileşimlerin bir sonucu
olarak bazı yönelimler daha olası hâle gelirken, diğerleri elenir. Örneğin,
hava durumunun belirli bir anda nasıl gelişeceği, atmosferdeki etkileşimlerle
daralan olasılıklar üzerinden şekillenir. Makroskobik düzeyde belirsizlikler ve
değişkenler olmasına rağmen, süreçler belirli eğilimler doğrultusunda evrilir.
Bilgi Teorisi ile Nedensellik Arasındaki İlişki
Bilgi teorisi, nedenselliğin nasıl işlediğini anlamada
kritik bir rol oynar. Shannon entropisi bağlamında, bir sistemin bilgi içeriği,
sistemdeki olasılık çeşitliliğiyle doğrudan ilişkilidir. Bir olay
gerçekleştiğinde, yani olasılık daralması yaşandığında, sistemin entropisi
azalır ve belirli bir bilgi ortaya çıkar.
Örneğin, bir paranın yazı mı tura mı geleceği başlangıçta
belirsizdir. Ancak atıldığında ve sonuç gözlemlendiğinde, belirsizlik ortadan
kalkar ve sistemdeki bilgi netleşmiş olur. Aynı şekilde, fiziksel ya da
bilişsel süreçlerde de olaylar gerçekleştikçe olasılık dağılımı daralır ve
belirli bir durum bilgisi elde edilir.
Bu noktada, nedensellik, bilgi daralması ile doğrudan
ilişkilidir. Olasılık daralması gerçekleştiğinde, sistemin gelecekteki durumu
daha belirli hâle gelir ve bu süreç klasik anlamda neden-sonuç ilişkisi olarak
yorumlanabilir.
İlişkisel Yönelimin Klasik Nedenselliğe Epistemolojik
Üstünlüğü
Klasik nedensellik modeli, olayları katı neden-sonuç
zincirleriyle açıklamaya çalışırken, ilişkisel yönelim modeli, olaylar
arasındaki etkileşimleri ve ilişkileri göz önünde bulundurur. Klasik modelde
her neden zorunlu bir sonucu doğururken, ilişkisel modelde olayların yönelimi,
iç içe geçmiş olasılıkların daralmasıyla belirlenir.
İlişkisel yönelim, epistemolojik olarak klasik
nedensellikten daha üstün olabilir çünkü:
- İlişkileri
dikkate alır: Klasik nedensellik, olayları izole neden-sonuç ilişkileriyle
incelerken, ilişkisel yönelim, sistem içindeki tüm etkileşimleri göz
önünde bulundurur.
- Deterministik
olmayan süreçleri açıklar: Evrenin deterministik değilse, klasik
nedensellik bu süreçleri açıklamakta yetersiz kalır. Oysa ilişkisel
yönelim, belirsizlikleri ve olasılık daralmalarını içerdiği için daha
geniş bir açıklama sunar.
- Bilgiye
dayalı bir model sunar: İlişkisel yönelim, olasılık daralması ve olasılık
hesabı ile bağlantılı olduğu için, sistemlerin nasıl evrildiğini daha
bütüncül bir şekilde açıklayabilir.
Bu nedenle, ilişkisel yönelim, hem felsefi hem de
bilimsel bağlamda, nedensellik anlayışımıza yeni bir boyut kazandırmaktadır.
Sonuç: Nedensellik Bir Yanılsama mı, Yoksa İlişkisel Bir
Süreç mi?
Bu yeni bakış açısıyla şu sorulara daha iyi yanıt
verebiliriz:
- Evrenin
temelinde gerçekten bir neden-sonuç ilkesi mi var, yoksa olaylar
arasındaki ilişkilerin şekillendirdiği bir yönelim mi söz konusu?
- Nedensellik
zorunlu bir bağ mı, yoksa olasılıkların daralmasıyla ortaya çıkan bir
yönelim mi?
Sonuç olarak, nedensellik klasik anlamda zorunluluk
değil, olasılık daralmalarının ve ilişkisel yönelimlerin bir sonucu olarak
görülebilir. Bu perspektif, evrenin işleyişine dair yeni tartışmalara kapı
aralamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder