16 Eylül 2025 Salı

Bütünün Yanılsaması: Gerçekleşmelerin Ontolojisi

 

Giriş

“Aslında temel hata ‘bütün’ diye bir özün var olduğunu sanmaktır. Bütün denilen şey, sınırları çizilmiş ve kurallara göre işleyen bir sistemdir; yani ilişkilerin belirli çerçevede örgütlenmiş hali olan bir gerçekleşmedir. Sözün özü: ‘Bütün’ yoktur, yalnızca gerçekleşmeler vardır.”

Bu cümle, klasik metafiziğin binlerce yıldır üzerine kurulu olduğu bir aksiyomu tartışmaya açar. “Bütün” kavramı, Antik Yunan’dan modern bilime kadar düşüncenin merkezinde yer almış, parçaları kuşatan bir öz olarak kabul edilmiştir. Ancak bu kabul, özsel ve tamamlanmış bir birlik yanılsamasını da beraberinde taşır. Bu yazıda, “bütün” kavramının neden sorunlu olduğunu, yerine “sistem” ve “gerçekleşme” kavramlarının nasıl daha uygun bir düşünme zemini sunduğunu inceleyeceğiz.

1. Bütün Kavramının Metafizik Kökeni

“Bütün” fikri, Aristoteles’in “holon” kavramına kadar uzanır. Holon, parçaların üstünde duran, onları kuşatan, tamamlanmış bir birliği temsil eder. Bu yaklaşımda bütün, parçaların toplamını aşan ve parçaları anlamlı kılan özsel bir varlık olarak kabul edilir. Böylece, masa bir bütündür, orman bir bütündür, toplum bir bütündür.

Ne var ki bu bakış açısı, “bütün”ü sabit, değişmez ve özsel bir varlık gibi düşünmeye zorlar. Oysa doğada hiçbir şey tamamlanmış ve kapanmış bir bütün değildir. Evrende her şey ilişkiler içinde var olur, değişir ve dönüşür. “Bütün” fikri, işte bu akışkanlığı ve sürekliliği görmezden gelerek yanılsamalı bir özsellik yaratır.

2. Sistem Olarak Bütün: Sınırlandırılmış İlişkiler

Fizikte ve bilimsel düşüncede “sistem” kavramı, “bütün”ün yerini alabilecek daha tutarlı bir çerçeve sunar. Sistem, evrenden seçilmiş, sınırları belirlenmiş ve kurallara göre işleyen bir ilişkiler bütünüdür. Burada “bütün” kelimesi artık bir öz değil, sınırlandırılmış bir ilişkiler ağıdır.

  • İzole sistem: Çevresiyle hiçbir etkileşime girmeyen varsayımsal düzenek.
  • Kapalı sistem: Enerji alışverişine açık, madde alışverişine kapalı.
  • Açık sistem: Hem enerji hem madde alışverişine açık (örneğin canlı organizmalar).

Bu sınıflandırmalar bile bize gösterir ki, “bütün” dediğimiz şey aslında hiçbir zaman özsel bir birlik değildir; yalnızca ilişkilerin belli bir çerçevede sınırlandırılmış halidir.

3. Gerçekleşme: İlişkilerin Dinamiği

Burada asıl kritik nokta şudur: Sistem bile sabit bir varlık değildir. Sistem, ilişkilerin belli bir anda aldığı örgütlenme biçimidir. Yani sistem, bir gerçekleşmedir.

Örneğin, hidrojen ve oksijen atomlarının birleşmesi yalnızca parçaların toplamı değildir; ortaya çıkan su molekülü, yeni bir özellik, yeni bir gerçekleşmedir. Aynı şekilde, protonlar ve nötronlar çekirdekte birleştiğinde kütleleri azalır; çünkü bağlanma enerjisi açığa çıkar. Bu da bütünü parçaların toplamından farklı bir gerçekleşme haline getirir.

Demek ki “bütün” diye düşündüğümüz şey aslında parçaların ilişkilerinden doğan, süreklilik içinde değişen bir gerçekleşmedir.

 

4. İlişkisel Ontolojik Perspektif

İlişkisellik felsefesi açısından, “bütün” diye sabit bir öz yoktur. Varlık = ilişki, gerçekleşme = ilişkilerin ortaya çıkışı demektir. Dolayısıyla “bütün” dediğimiz her şey, aslında sınırlandırılmış ilişkilerin belirli bir anda aldığı biçimdir.

Bu noktada şu sonuca ulaşabiliriz:

  • Bütün = yanılsama (özsel, tamamlanmış birlik varsayımı).
  • Sistem = sınırlandırılmış ilişkiler ağı (bilimsel açıklamanın çerçevesi).
  • Gerçekleşme = ilişkilerin dinamik doğumu (ilişkisel felsefenin hakiki zemini).

5. Sözün Özü

Bütün kavramı, özcülüğün düşünceye sızdırdığı bir yanılsamadır. Gerçekte gördüğümüz şey, ilişkilerin belli çerçevelerde örgütlenerek yeni biçimler almasıdır. Yani “bütün” yoktur; yalnızca gerçekleşmeler vardır.

Bunu kavradığımızda, varlığı durağan bir öz olarak değil, ilişkisel bir akış olarak görürüz. Ve o zaman, her şeyin sabit bir bütün değil, sürekli yeniden gerçekleşen bir ilişkiler ağı olduğunu fark ederiz.

Son Aforizma:
“Aslında temel hata ‘bütün’ diye bir özün var olduğunu sanmaktır. Bütün denilen şey, sınırları çizilmiş ve kurallara göre işleyen bir sistemdir; yani ilişkilerin belirli çerçevede örgütlenmiş hali olan bir gerçekleşmedir. Sözün özü: ‘Bütün’ yoktur, yalnızca gerçekleşmeler vardır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder